Son günlerde Orta Doğu'daki gerginlik, İsrail'in İran'a yönelik gerçekleştirdiği saldırıyla yeni bir boyut kazandı. Bölgedeki güç dengeleri üzerinde önemli etkileri olacak bu olay, uluslararası ilişkilerde de sarsıcı sonuçlar doğurabilir. Herkesin merak ettiği soru ise Tahran’ın Tel Aviv’e karşı nasıl bir yanıt vereceği. Bu yazımızda, Tahran'ın olası yanıtlarını 5 farklı senaryoda ele alacağız.
İlk senaryo, İran’ın doğrudan askeri bir yanıt vermesi üzerine şekilleniyor. Bu durumda, Tahran’ın yanı sıra, destekleyici unsurlar olan milis grupları da devreye girebilir. Bazı uzmanlar, bu tür bir askeri misillemenin, özellikle bölgedeki ayrılıkçı grupları—örneğin Lübnan merkezli Hizbullah ve Yemen'deki Husiler—aktifleştirebileceğini belirtiyor. Bu gruplar, hem savaş yeteneklerini göstermek hem de İran’a destek vermek amacıyla İsrail hedeflerine yönelik saldırılar düzenleyebilir.
Diğer bir senaryo ise İran’ın uluslararası platformda destek arama çabasıdır. İran, yaşanan bu saldırıyı uluslararası hukukun ihlali olarak nitelendirip Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlara başvurabilir. Bu süreçte, İran hükümeti, özellikle Batılı ülkelerle olan ilişkilerini kullanarak, kendisine destek sağlayabilecek ülkeleri devreye sokmaya çalışabilir. İran’ın bu yöntemi, olası bir askeri misillemenin önüne geçebilir veya en azından Tel Aviv üzerindeki baskıyı artırmak adına önemli bir strateji haline gelebilir.
İran’ın bir diğer olası tepkisi, istihbarat faaliyetlerini güçlendirmek ve düşmanlarının hareketlerini izlemek olabilir. Bu durumda, İran, düşmanlarının zayıf noktalarını tespit etmek için siber saldırıları artırabilir veya kendi savunma kapasitesini yükseltmek adına yeni teknolojiler geliştirmeye yönelebilir. Tahran, bu tür istihbarat operasyonları ile bölgedeki diğer aktörlere gözdağı vermeyi hedefleyebilir. Özetlemek gerekirse, bu senaryo, İran'ın doğrudan bir askeri yanıt vermek yerine daha derin stratejik hazırlıklara yönelmesini ön görmekte.
Dördüncü senaryoya göre, İran, ekonomik yaptırımlar ve ikili ilişkiler üzerinden karşılık verebilir. Salgın sonrası yaşanan ekonomik sıkıntılar, İran’ı ekonomik alanda daha fazla baskı altına alabilir. Ancak, Tahran bu durumdan faydalanarak uluslararası arenada destek arayışına girebilir. Özellikle Asya ülkeleriyle, özellikle Rusya ve Çin ile geliştirdiği ilişkiler üzerinden, yaptırımlara karşı direncini artırabilir. Bu çerçevede, İran, süregeldiği nükleer programları ve diğer stratejik projeleri ile bir tür 'ekonomik savaş' başlatabilir.
Son senaryomuz ise İran’ın iç politikada milliyetçi duyguları harekete geçirme çabasıdır. Tahran, dışarıdan gelen tehditlerin, ulusal birlik ve beraberlik için bir fırsat olduğunu vurgulayarak iç siyasette güçlü bir söylem geliştirebilir. Bu durumda, hükümet, toplumsal yapılanmayı güçlendirmek ve muhalefeti bastırmak adına sert politikalar izleyebilir. İçerideki huzursuzluğu, dış tehditler üzerinden kontrol altına almak, Tahran için önemli bir strateji olabilir. Böylece, hem toplumda birlikteliği sağlamak hem de muhalefete karşı daha güçlü bir konum elde etmek hedeflenir.
Sonuç olarak, İsrail’in İran’a yönelik gerçekleştirdiği bu saldırı, Orta Doğu’daki güç dengeleri üzerinde köklü değişimler yaratabilecek nitelikte. Tahran’ın nasıl bir yanıt vereceği ise, bölgedeki istikrara ve uluslararası politikalara doğrudan etki edecek. Gelişmeleri dikkatle izlemeye devam edeceğiz. Zaman, hangi senaryonun hayata geçeceğini gösterecek, fakat şu aşamada, tüm gözler Tahran’ın vereceği yanıtta.