Birleşmiş Milletler, dünya genelinde çocuk sahibi olmanın önündeki en büyük engelleri inceleyen kapsamlı bir rapor yayınladı. Bu rapor, ailelerin çocuk sahibi olma arzularını etkileyen çeşitli sosyal, ekonomik ve kültürel faktörleri ortaya koymanın yanı sıra, bu engellerin aşılması için önerilerde bulunuyor. Rapor, çocuk sahibi olmanın sadece bireysel bir tercih değil, aynı zamanda sağlıklı bir toplumun inşasında kritik bir öneme sahip olduğunu vurguluyor. Çocuk sahibi olmanın önündeki engellerin belirlenmesi, ülkelerin aile politikalarını ve nüfus planlama stratejilerini gözden geçirmeleri açısından büyük bir fırsat sunuyor.
Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan raporda, dünya genelinde ebeveyn olmanın önündeki beş ana engel öne çıkıyor. Bunlar; ekonomik belirsizlikler, sağlık hizmetlerine erişim eksiklikleri, sosyal normlar, kadınların eğitim durumu ve cinsiyet eşitsizliği olarak sıralanıyor. Ekonomik belirsizlik, özellikle düşük ve orta gelirli ülkelerde ailelerin çocuk sahibi olma kararını doğrudan etkileyen en önemli etmenlerden biri olarak öne çıkıyor. Aileler, çocukların eğitim masrafları ve gelecekteki ekonomik yükümlülükleri konusunda endişeleniyor. Bu nedenle, birçok çift çocuk sahibi olmayı erteliyor veya tamamen vazgeçiyor.
Bir diğer önemli engel ise sağlık hizmetlerine erişimdir. Sağlık sistemlerinin yetersizliği ya da herkes için erişilebilir olmaması, kadınların hamile kalma ve sağlıklı bir gebelik süreçlerini sürdürme konusunda yaşadıkları zorlukları artırmaktadır. Rapor, özellikle kırsal ve dezavantajlı bölgelerde sağlık hizmetlerine erişim eksikliğinin, doğurganlık oranlarını nasıl etkilediğini ortaya koyuyor. Kadınların doğum kontrolü ve gebelik öncesi bakım gibi hizmetlere erişimlerinin kısıtlı olması, bebek ölümlerini artırırken, sağlıklı çocukların doğmasını da engelliyor.
Rapor ayrıca, sosyal normlar ve kültürel faktörlerin çocuk sahibi olma kararlarını ne ölçüde etkilediğine de dikkat çekiyor. Bazı toplumlarda, çocuk sahibi olma baskısı ve ailelerin beklentileri, bireylerin kendi arzularını ertelemelerine sebep olabiliyor. Cinsiyet eşitsizliği, kadınların kendi bedenleri üzerindeki kontrolünü kısıtlamakta ve bu durum, kadınların çocuk sahibi olma hakları üzerinde doğrudan bir etki yapmaktadır. Eğitim, cinsiyet eşitsizliğine karşı en güçlü silahlardan biri olarak gösteriliyor. Kadınların eğitim seviyesi arttıkça, çocuk sahibi olma konusundaki kararlarında daha fazla söz sahibi olabildikleri gözlemleniyor.
Sonuç olarak, Birleşmiş Milletler'in raporu, çocuk sahibi olmanın önündeki engellerin çok boyutlu olduğunu ve bu konuda atılacak adımların toplumun genel sağlığına ve refahına katkıda bulunacağını vurguluyor. Ülkeler, aile politikalarını ve sosyal hizmetlerini güçlendirmek için bu engelleri aşmaya yönelik stratejiler geliştirmelidir. Özellikle toplumsal cinsiyet eşitliği sağlandığında ve sağlık hizmetlerine erişim artırıldığında, ebeveyn olma konusunda daha fazla seçenek sunulacak ve bu da daha sağlıklı nesillerin yetişmesini sağlayacaktır. Öyleyse, çocuk sahibi olma hakkının önündeki engelleri kaldırmak, sadece bireyler için değil, tüm toplumlar için büyük bir kazanım olacaktır.